Hayatımda hiçbir şeyin normale gitmediği bir zamandayız ve yapabileceğim hiçbir şey YOK!
Her şey yalancı Hande'nin gerçeklerini öğrenmemle başladı.
Tamam, hatırlayalım; Hande hoca beni neden Fransa'ya götürmemişti? Çünkü eski öğrencilerinden değildim, beni tanımıyordu ve tam güvenemiyordu. Tamam bunu kabul ediyorum. Ama bilin bakalım o ne yapıyor? Tanımadığı birini götürüyor!
5. Sınıfa kadar birlikte okuduğum Nurberat diye bir kız vardı. Onu severdim ama her şeyde beni geçmesine üzülürdüm. Birlikte şarkılar da yazıyorduk hem. Sonra, 6. Sınıfta yeni geldiğimiz okula geldi. Ben ise diğer okulda devam ettim. Dün, artık neredeyse mekanımız olan kızlar tuvaletinde takılıyorduk, Zeynep ve ben. Nurberat ve arkadaşları da arada burada takılıyor. Onlarla karşılaşınca Fransa olayından konuşmaya başladılar. Ben bir yerlerde başka ailelerde kalacaklar sanıyordum, bu da gitmek istemememin nedenlerinden biriydi. Ama tabi ki hiçbirimiz ilk gün Paris'te ve bir otelde kalacaklarını bilmiyorduk!
Bakın, kıskanıyor gibi görünüyor olabilirim, ki kıskanıyorum da, ama şimdi söyleyeceklerimin bununla bir ilgisi yok, tamam mı?
Ben eskiden de daha akıcı konuşurdum. Eskiden de en iyi tek dersim İngilizce'ydi. Yani... Lanet olsun! Onu geçebildiğim tek derste de beni geçti mi yani? Of sikeyim! Üstelik Zeynep bile söylüyor, ondan bile iyi konuşuyormuşum ben. Bu durumda, Nurberat'ın bayağı -üstüne basa basa bayağı demek istiyorum yani- iyi olması gerekir. Hem Hande hocayı etkilemek, hem de bizden daha iyi konuşabilmek için.
Fakat bir problem var, ondan nefret edemem. O da hayranlarımdan biri oldu! Yani bir Izzear daha katıldı sevgili fanlarıma! Wattpad hesabımı bulmuş ve 2 kitabımı da okumuş. Hatta öyle güzellik olsun diye gelişi güzel şekilde 'Harika şekilde yazmışsın!' da demiyor, neredeyse her ayrıntıyı hatırlıyor mübarek. Hatta bu kadar erken bitirme falan da diyor.
Ve hala neden Hande'nin beni götürmediğini anlayamıyorum, kendi sınıfında (Övünme için özür dilemeliyim şimdiden sanırım.) böyle bir deha varken neden gidip bambaşka bir sınıftan bir kızı seçersin ki?!
Evde kimse yoktu, dedem gelene kadar Nurcan'la oyalandım. Eve gelince biraz ağladım. Bunda, bir önceki gün Friends'i ilk kez bitirmiş olmam ve 'bir bölüm daha var' diyerek Final bölümünü izlemiş olmamın da etkisi var. Ama böyle bir final olamazdı, olmamalıydı! *SPOİLER!* Daha Monica ve Chandler'ın bebekleriyle yeni evlerini, Rachel ve Ross'ın düğününü, Mike ve Phoebe'nin bebeklerini, Joey'nin ise ördek ve civcivle yaşamını görecektim! Bunu da sikeyim!
Daha sonra gitarımı hazırladım ve gitar kursu için yola koyuldum. Geç kalıyordum zaten. 5 dakika gecikmeyle yetiştim ve sınıfa girdim. Bomboştu. Kimse yoktu, öğretmen bile. Sanırım bu durumda özellikle öğretmen yoktu demem gerek. Yukarıya çıkmadan önce orada çalışan Galip Abi'ye annemin nerede olduğunu sordum. O da oraya İspanyolca kursu için gidiyor. Ben de dersten çıkıp onun yanına gidiyorum normalde. "Yukarıda da, sen niye gitarını getirdin ki?" dedi.
"Gitar dersim vardı ama hocayı falan göremedim." dedim.
"Canım, hocanızın tayini çıktı, herkese mesaj atmışlardı ama seni unutmuşlar galiba." dedi. Ben de başımı hem 'tamam', hem de 'teşekkürler' der anlamda sallayıp yukarı çıktım, çıkarken de annemi aradım. Kontörüm bitmişti! Bir bu kalmıştı zaten, bunu da sikeceklerimin arasına koyayım ben.
Annemle karşılaşınca ona hocanın gittiğini söyledim. Sonra da kadıncağızı dersinden alıkoymaya aldırmayarak Fransa olayını anlattım. Yarım saat sonra ara vereceklerinden ben de sınıfa girdim onunla.
Araya gelince aşağı indik. Merak etmeyin, en ağır koyanı sona sakladım. Annem aşağıda çay içerken konuşmaya başladı. "Bu gün dershaneye gittim." dediğinde başımı sallayıp gülümsedim. Para ödemesi, öğretmen görüşmesi gibi basit ve iyi şeyler için gittiğini zannediyordum ama. Yani, kimin aklına dönem başlamadan önce yapılan sınavdan bahsettiği gelebilirdi ki. Benim değil, tamam mı?!?!
"Öğretmenlerinle konuştum ve... Alt sınıftakiler çok çabalayıp, çalışıp sizi geçmişler. Rotinda ile sen düşmüşsünüz."
Anasını sikeyim dershanenin! diye düşündüm. Bunu... Bunu bana nasıl yapabilirlerdi?! Hepsi o ağzına ettiğim matematik ve fen yüzündendi!
Manyak gibi ağlamaya başladım. "Anne sen ne diyorsun? Bana böyle bir anda, böyle bir günde mi söylüyorsun bunu? Dershanede öğrenebilirdim yarın, bana bunu yapmana gerek yoktu!" diye cırladım, annemse beni sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Kızım dur. Bak, belki bu bir işarettir. Bu sınavda olmasa lise sınavında çıkardı. Ben konuştum hocalarınla, bazen okuldan hemen sonra gidersin ders başlayana kadar orada test çözersin, bilemediklerini gider hocalarına sorarsın, ders aldırırız olmazsa." He anne biz de para sıçıyorduk zaten!
"Anne olmaz. Gitmiyorum ben oraya. Almıyorum ders filan. Bu kadar, tamam mı? Ben eve gitmek istiyorum tamam mı?" diye bağırıp ağlamaya devam ettim. Annem yüzümü ellerinin arasına aldı.
"Şimdi gitme istersen aşkım, biraz sakin ol. Gel, 1 saat sonra bitiyor zaten kurs. Sen de kitap okursun. Kitap alalım mı sana?" Annem her zamanki gibi bana neyin işe yarayacağını biliyordu. Bunun üzerine kitapçıya gittik ve Rachel Gibson'ın 'İlişki Durumu: Karmaşık' adlı kitabını aldık. Birazcık sapıklık varmış ama kimin umurunda! 2 güne biter zaten, annemin de dediği gibi, sadece kafamı dağıtmak için.
Yazık oldu ama kadına! Ben 2 saat kitap seçerken o dersine geç kaldı.
Bu gün okula fen dersinde bir öğretmen geldi ve askeri liseye gitmek isteyen olup olmadığını sordu. Birkaç kişi parmak kaldırdı ve öğretmen bir gezi olacağını, liselerden birkaçını erken gezdireceklerini söyledi. O anda hatırladım: Seneye bitiyor lan. Liseye geçeceğiz!
Hoca, tanıtımın istediğim lisede olduğunu söyleyince böyle bir kalbim durdu bir şey oldum ama bir şey yapamadım tabi. Ben de Güzel Sanatlar Lisesi'ne geziye gitmeye karar verdim. Zeynep'le adlarımızı yazdırdık!
Peki, şimdilik bu kadar. Eğer toparlanabilirsem bir daha ki bölüme görüşürüz!
5. Sınıfa kadar birlikte okuduğum Nurberat diye bir kız vardı. Onu severdim ama her şeyde beni geçmesine üzülürdüm. Birlikte şarkılar da yazıyorduk hem. Sonra, 6. Sınıfta yeni geldiğimiz okula geldi. Ben ise diğer okulda devam ettim. Dün, artık neredeyse mekanımız olan kızlar tuvaletinde takılıyorduk, Zeynep ve ben. Nurberat ve arkadaşları da arada burada takılıyor. Onlarla karşılaşınca Fransa olayından konuşmaya başladılar. Ben bir yerlerde başka ailelerde kalacaklar sanıyordum, bu da gitmek istemememin nedenlerinden biriydi. Ama tabi ki hiçbirimiz ilk gün Paris'te ve bir otelde kalacaklarını bilmiyorduk!
Bakın, kıskanıyor gibi görünüyor olabilirim, ki kıskanıyorum da, ama şimdi söyleyeceklerimin bununla bir ilgisi yok, tamam mı?
Ben eskiden de daha akıcı konuşurdum. Eskiden de en iyi tek dersim İngilizce'ydi. Yani... Lanet olsun! Onu geçebildiğim tek derste de beni geçti mi yani? Of sikeyim! Üstelik Zeynep bile söylüyor, ondan bile iyi konuşuyormuşum ben. Bu durumda, Nurberat'ın bayağı -üstüne basa basa bayağı demek istiyorum yani- iyi olması gerekir. Hem Hande hocayı etkilemek, hem de bizden daha iyi konuşabilmek için.
Fakat bir problem var, ondan nefret edemem. O da hayranlarımdan biri oldu! Yani bir Izzear daha katıldı sevgili fanlarıma! Wattpad hesabımı bulmuş ve 2 kitabımı da okumuş. Hatta öyle güzellik olsun diye gelişi güzel şekilde 'Harika şekilde yazmışsın!' da demiyor, neredeyse her ayrıntıyı hatırlıyor mübarek. Hatta bu kadar erken bitirme falan da diyor.
Ve hala neden Hande'nin beni götürmediğini anlayamıyorum, kendi sınıfında (Övünme için özür dilemeliyim şimdiden sanırım.) böyle bir deha varken neden gidip bambaşka bir sınıftan bir kızı seçersin ki?!
Evde kimse yoktu, dedem gelene kadar Nurcan'la oyalandım. Eve gelince biraz ağladım. Bunda, bir önceki gün Friends'i ilk kez bitirmiş olmam ve 'bir bölüm daha var' diyerek Final bölümünü izlemiş olmamın da etkisi var. Ama böyle bir final olamazdı, olmamalıydı! *SPOİLER!* Daha Monica ve Chandler'ın bebekleriyle yeni evlerini, Rachel ve Ross'ın düğününü, Mike ve Phoebe'nin bebeklerini, Joey'nin ise ördek ve civcivle yaşamını görecektim! Bunu da sikeyim!
Daha sonra gitarımı hazırladım ve gitar kursu için yola koyuldum. Geç kalıyordum zaten. 5 dakika gecikmeyle yetiştim ve sınıfa girdim. Bomboştu. Kimse yoktu, öğretmen bile. Sanırım bu durumda özellikle öğretmen yoktu demem gerek. Yukarıya çıkmadan önce orada çalışan Galip Abi'ye annemin nerede olduğunu sordum. O da oraya İspanyolca kursu için gidiyor. Ben de dersten çıkıp onun yanına gidiyorum normalde. "Yukarıda da, sen niye gitarını getirdin ki?" dedi.
"Gitar dersim vardı ama hocayı falan göremedim." dedim.
"Canım, hocanızın tayini çıktı, herkese mesaj atmışlardı ama seni unutmuşlar galiba." dedi. Ben de başımı hem 'tamam', hem de 'teşekkürler' der anlamda sallayıp yukarı çıktım, çıkarken de annemi aradım. Kontörüm bitmişti! Bir bu kalmıştı zaten, bunu da sikeceklerimin arasına koyayım ben.
Annemle karşılaşınca ona hocanın gittiğini söyledim. Sonra da kadıncağızı dersinden alıkoymaya aldırmayarak Fransa olayını anlattım. Yarım saat sonra ara vereceklerinden ben de sınıfa girdim onunla.
Araya gelince aşağı indik. Merak etmeyin, en ağır koyanı sona sakladım. Annem aşağıda çay içerken konuşmaya başladı. "Bu gün dershaneye gittim." dediğinde başımı sallayıp gülümsedim. Para ödemesi, öğretmen görüşmesi gibi basit ve iyi şeyler için gittiğini zannediyordum ama. Yani, kimin aklına dönem başlamadan önce yapılan sınavdan bahsettiği gelebilirdi ki. Benim değil, tamam mı?!?!
"Öğretmenlerinle konuştum ve... Alt sınıftakiler çok çabalayıp, çalışıp sizi geçmişler. Rotinda ile sen düşmüşsünüz."
Anasını sikeyim dershanenin! diye düşündüm. Bunu... Bunu bana nasıl yapabilirlerdi?! Hepsi o ağzına ettiğim matematik ve fen yüzündendi!
Manyak gibi ağlamaya başladım. "Anne sen ne diyorsun? Bana böyle bir anda, böyle bir günde mi söylüyorsun bunu? Dershanede öğrenebilirdim yarın, bana bunu yapmana gerek yoktu!" diye cırladım, annemse beni sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Kızım dur. Bak, belki bu bir işarettir. Bu sınavda olmasa lise sınavında çıkardı. Ben konuştum hocalarınla, bazen okuldan hemen sonra gidersin ders başlayana kadar orada test çözersin, bilemediklerini gider hocalarına sorarsın, ders aldırırız olmazsa." He anne biz de para sıçıyorduk zaten!
"Anne olmaz. Gitmiyorum ben oraya. Almıyorum ders filan. Bu kadar, tamam mı? Ben eve gitmek istiyorum tamam mı?" diye bağırıp ağlamaya devam ettim. Annem yüzümü ellerinin arasına aldı.
"Şimdi gitme istersen aşkım, biraz sakin ol. Gel, 1 saat sonra bitiyor zaten kurs. Sen de kitap okursun. Kitap alalım mı sana?" Annem her zamanki gibi bana neyin işe yarayacağını biliyordu. Bunun üzerine kitapçıya gittik ve Rachel Gibson'ın 'İlişki Durumu: Karmaşık' adlı kitabını aldık. Birazcık sapıklık varmış ama kimin umurunda! 2 güne biter zaten, annemin de dediği gibi, sadece kafamı dağıtmak için.
Yazık oldu ama kadına! Ben 2 saat kitap seçerken o dersine geç kaldı.
Bu gün okula fen dersinde bir öğretmen geldi ve askeri liseye gitmek isteyen olup olmadığını sordu. Birkaç kişi parmak kaldırdı ve öğretmen bir gezi olacağını, liselerden birkaçını erken gezdireceklerini söyledi. O anda hatırladım: Seneye bitiyor lan. Liseye geçeceğiz!
Hoca, tanıtımın istediğim lisede olduğunu söyleyince böyle bir kalbim durdu bir şey oldum ama bir şey yapamadım tabi. Ben de Güzel Sanatlar Lisesi'ne geziye gitmeye karar verdim. Zeynep'le adlarımızı yazdırdık!
Peki, şimdilik bu kadar. Eğer toparlanabilirsem bir daha ki bölüme görüşürüz!